Canım Anam, Nadide Dadaş..İsmi ile müsemma nadide biri..
sana elimden
gelen her şeyi sunmaya çalıştım.. Rahmetli babam ve ağabeyimin yadigarıydın
ayrıca benim bu yaşıma kadar bir arkadaşımdın.. Benden hiç bir zaman hiç bir
şey saklamadın.. herşeyinle ilgilenmeye çalıştım.. Tatilimde gecemde –gündüzümde bana yoldaş
oldun, çocuklarıma emeğin çok, onlarla bir oyun arkadaşı oldun, terbiyelerini ve
törelerini senden aldılar. Elimden gelen ve senin rahatın için yaptıklarımdan memnun kaldı isen ne mutlu bana.. Anamın duası
her zaman yanımda oldu..
"Ana
ben senin neyinim " dediğimde, her
zaman bana ; " babacim " demen kulaklarımda ,
Rabbime
şükür ki seninle vefatından önceki 2
haftada 8 gün birlikte güzel zaman geçirdik.. Yedik-içtik , güldük söyledik..
Bana öğütlerin kulaklarımda.. Beni sana
ısrarla gönderen sevgili eşime minnet ve şükran borçluyum.. Sen de ona bir
annenin yapamayacağı annelik yaptın.. O da sana minnettar.. Her gün bir Yasin’in
eşimden sana geliyor..
Her zaman
bizlerin iyiliğini istedin.. Çok fedakar ve vefakardır.. elinde 10 lira olsun
bunu vermekten çekinmeyen biriydin.. Hep yanımda oldun , hep yanında oldum..
Rabbime
şükürler olsun ki seni bana son gün de de gösterdi..
Yine eşim
beni aradı, işyerindeydim, " Fikret annemin sesi hiç iyi gelmiyor..
Uçaklar iptal.. iznini al, bavulunu hazırlıyorum arabanla git "
dedi..
İşyerinden
nasıl çıktığımı bavulu nasıl alıp Erzurum a 900 km lik yola gittiğimi
bilmiyorum.. Önümdeki bir TIR dan düşen bidondan kaçamadım, kaza yaptım ama
plakalı alıp yola devam ettim.. Anam hasta idi..
Yol boyu
Erzurum'da herkesi aradım seni hastahaneye yetiştirmek için.. Ulaşabildiğim
herkesle irtibat kurdum.. hatta sana bakacak Ayşe hanımı bile buldum yolda..
Kızıldağı
inerken kar fırtınası vardı, karın boyu rahat 4 metre kadardı, karayolları öyle
bir çalışıyordu ki, büyük kepçelerle kar
mücadelesi yapıyorlardı, bir de tipi vardı ki, kepçelerin attığı kar tekrar
yola geliyordu, gece böyle bir maceralı yolculukla yol katettim.
Gece 22.00
de seni hastahaneye kaldırdılar 2 saat sonra 24.00 te bende girdim Erzurum'a
yanında idim.. Soğuk ellerini tuttum, konuştuk, ayaklarını ovmamı istedin,
üşümüştün, titriyordun..
"Niye
geldin oğlum, çoluğunu çocuğunu bıraktın, kim söyledi sana ?" diye sitem
ettin..
Arabayla
geldiğimi bile söylemedim anama üzülür
diye..
Gece yanında
durdum 2.00 ye kadar.. Sonra eve geldim sabah da ilaçlarını v eşyalarını
toplayıp hastahaneye gittim.. terlemiş su içinde idi, üstünü değiştirdiler,
aklı başında idi.. takma dişlerini unutmuştum, konuşuyordu..
Bana : “oğlum
sinirli olma kurban olurum, Allah seni çoluğuna çocuğuna mutlu yuvana
bağışlasın “ dedi.. Elini tuttum,
parmaklarını sevdim, saçlarını okşadım, burnuna taktıkları oksijeni yine burnuna takarak çıkmaması için ilgilendim..
ancak düşmüştü, acılar içinde idi, annemi hiç böyle inlerken görmemiştim..
İnledi inledi…
Bayan koğuşu
olduğundan fazla duramadım yanında, kapının önünde bekledim, yatağının yerini değiştirdik,
gece onu bekleyen kardeşimi alıp eve getirdim, yeni bulduğum bakıcısını da
yanına bıraktım.. Kahvaltıya oturduk ki, gelen telefonla fırladık, “ annen
yoğun bakıma alındı “ dendi..
Yoğun bakım
yerini çok iyi biliyordum, sağ giren ölü çıkar, sağlam çıkanına hiç
rastlamamıştım oradan.. Ağlamaya başladım.. Oraya giren çıkan herkesin yüz
ifadesine bakıyordum, soruyordum, içerden
tek kelimelik te olsa bir haber bekliyordum.. O haber hiç gelmedi,
sonunda güvenlik görevlisine gitti. “ içerden hastamızdan haber alamıyorum,
öldü mü /kaldı mı ? kim bilgi verecek ? “ dedim.. Beyin cerrahideki doktoruyla
görüşün dedi.. Koştum üst kata, doktor bana, “ annemin fenalaştığını, solunum
yapamadığını, kalp masajı uyguladıklarını entübe ettiklerini anlattı.. doktorun
gözlerinin içine ve dudaklarından
çıkacak “ iyi “ kelimesini gözlemekte
iken, doktor, “ başınız sağolsun “ dedi.. Oraya yığıldım ..hastahane üzerime
çökmüştü.. Sanki depremde yıkılan binanın altında idim.. İndim tekrar aşağı,
sağolsun akrabalarım geldiler, şokta idim.. herkes bana soruyor “ ne yapılacak,
nereye defnedilecek, cenaze ne zaman kalkacak “ ben zaten hala şoktayım.. 5 dakika
izin verin düşüneyim dedim..
Cenaze yarın
öğlen namazına Lalapaşa camiinden kalkacak, Dutcu köyüne babamın yanına
defnedilecek dedim ve hastahaneden ayrıldım eve geldim.. Oturdum ağlamaya devam
ettim.. Annemin sandalyesi boş, Yürümesine yardımcı olan volker i bir kenarda
idi.. Anam yoktu…
Akrabalarımı
toplayıp oturdum, “ Annemi hatimle indirelim “ dedim.. Hatim okunmaya başlandı..
Şansına iki ayrı hocaya söylemişiz, 2 hatim indirildi o gün..
Cenazesini Dutçu
köyüne götürdük, kar yeni yağmıştı.. Sağolsun Belediye ekipleri yolu temizletmişler, hatta mahallemizi bile gece Anneme olan sevgilerinden dolayı temizlediler
2 kez..
BÖYLE BİR
OLAY GÖRMEDİM..
Dutçu köye
Palandöken dağlarının bir eteğinde artık
mahalle hüviyeti kazanmış şehir merkezine 5-6 km mesafede bir yerleşim yeri.. Dutçu köyünde cenazeyi kabre
indireceğiz.. Bir yandan hafızlar ardı ardına
duaları okurken, mezarlık çınlıyordu..
İnanır mısınız
güneş açtı bembeyaz karların arasında yız.. Anamı kabre koydum, hafiflemişti,
kuş gibiydi.. sırtına yumuşak topraktan döktüm ellerimle ki sırtına taş
gelmesin..
Akrabamız Secaattin
Boyabat beni çıkardı ben hallederim gerisini dedi, sağolsun..
Mezardan
çıktım etraf ışıl ışıl, Kur’an bülbülü hafızların duaları anamın kabri
başında yüreklere işliyordu.. Bir anda ışıldadı
kabrin üzeri.. hafiften perilerin bıraktığı kar taneleri gibi kar yağmaya
başladı.. ama o karlar öyle rahatsız eden
türden edğildi..Hafif hafif , uçuşan sanki yıldız yağmuru gibiydi..
Rabbim o an orayı nurla doldurduğu diye hissettim.. Annem Ebe idi binlerce
bebeği eline almıştı..
Annemi yıkayan
ve kabre hazırlayan Sebahat hanımefendi de bana, ebelerin elleri kabirde
pembeleşir, Cennetin yolundadırlar “ demişti.. O an ö söz de aklıma
geldi.. Toprağı attık herkes yardım
etti, kar yağışı durdu… Güneş etrafı
aydınlatırken, mezarın üzerine biraz da kar atıldı (nedeni de toprak taze olduğundan aç kurtlar gelip
mezarları kazarak cenazelere zarar vermesin, o karlar eriyip toprağı donduruyor
) ..
Arayan soran
çok oldu, kara haber tez yayıldı.. Arayan, soran, gelerek taziye bildiren,
sosyal paylaşım sitelerinde acımı paylaşan herkese, TBMM idari yönetimine, Erzurum’daki taziye evimize
ilk gün yemek gönderen TBMM İKB personeli arkadaşlarıma, Amca oğlu Bülent Dadaş’a,
40 yıllık dostum Osman Zakir Çetin’e tüm akrabalarıma sonsuz
teşekkür ediyorum..
Bir acı gün
böyle yaşanırmış…..
Erzurum’dan
dönüşte ise yine ilginç bir olay yaşadım.. 40 yıldanberi gidip geldiğim Erzurum-Erzincan-Sıvas-Yozgat-Ankara güzergahını nasıl oldu ise Erzincan dan sonra
kaybetmişim.. biranda kendimi Suşehrinde buldum.. Burası benim yolum değildi
! Nasıl geldim oraya ? şok
olmuştum.. Amasya yoluyla Ankara ya
ulaşmaya başladım.. Aklım diğer yolda
idi, Sağolsun dayım Sedat Özyerli bilgisayar başında harita açıp bana güzergah
söyledi.. Öyle güzel bir yoldan geldim
ki Ankara ya anlatamam.. Yozgat ta da
yollar kötü imiş, anamın duası başımda idi, Allahın işi, yol güzergahım birden
benim dalgınlığımla dere yolu diye
bilenen bir başka yoldan Amasya Çorum üzerinden Ankara yı buldum..
Her işte bir
hayır vardır derler ya.. Bunda da bir hayır vardı.. Sağ salim Ankara ya
döndüm..
Allah
herkese sağlık sıhhat versin, yuvalarında mutluluk – huzur nasip eylesin, hiç
kimseye evlat acısı vermesin.. Anam evlat acısı ile 5 yıldanberi yandı
tutuştu, güçten kuvvetten düştü, ama son ana kadar yemeğini kendisi yaptı,
kimseye muhtaç olmadan ihtiyaçlarını gördü.. Mekanı cennet olsun, kabri nurla
dolsun..
Allah başka
acı-keder göstermesin..
Yorumlar